• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis
Fransa Notları
İSLAM VE COĞRAFYA VEYA ÖRFE GÖRE ŞEKİLLENEN İSLAM
05/09/2013

YARATIKLAR VE COĞRAFYA


Bir Sibirya kurdunu alıp Afrika’ya bırakmışlar. Üç nesil sonra, beyaz sibirya kurdu, boz renkli Afrika kurduna dönüşmüş.

Doğu Türkistan’daki Türklere bakın, Çinlilere benzer. Zira Çin sınırındadır. Batıdaki Türklere baktığımızda şekil ve şemal olarak Avrupalılardan çok ayırt edemeyiz. Doğu Türkistan’dan batıya doğru hareket ederek Türklerin kültürel ve fiziksel özelliklerini inceleyerek Avrupaya doğru ilerledikçe, Türklerin batıya doğru, hem görsel olarak olarak hem de kültür olarak Avrupalılaştıklarına şahit oluruz.

İnsanın kişsel ve fiziksel özelliklerinin oluşumunda ve şekillenmesinde, coğrafyanın ve iklimin büyük payı vardır. Halbuki hepsi Adem babamız ve Havva valideden türemiştir.

Dünya üzerinde belki elli çeşit ceviz vardır. Allah elli çeşit ceviz yaratmış değildir. Allah bir ceviz numunesi yaratmış, bu ceviz dünyaya yayıldıkça her iklim ve coğrafyada başka bir ceviz türüne dönüşmüştür. Bunu bütün meyve ve sebzelere, hayvanlara ve hatta insanlara şamil kılabiliriz. Allah her türün ilk örneğini yartamış (ibda), sonra dünyaya yayılan o ilk örnek başka başka coğrafya ve iklimlerde başka türevlere dönüşmüştür (inşa). -1-

İSLAM VE COĞRAFYA VEYA ÖRFE GÖRE ŞEKİLLENEN İSLAM

İslam dini bir hammadde gibidir. Her kültür ve coğrafyada farklı işlenmiş ve farklı müslümanlık modelleri ortaya çıkmıştır. İslam dini gittiği topraklarda, bölgenin yaşam tarzına göre, kültürüne göre, gelenek görenek ve törelerine göre şekillenmiş, her coğrafyada farklı İslam anlayışları doğmuştur. Hacca gidenler bu realiteyi daha iyi gözlemleyebilirler. Temel esaslarda fark olmaksızın,  farklı yorumlamalar ve değişik uygulamalar mevcutur. Bu  durum İslam dininin esnek yapısıyla ilgili olduğu kadar evrensel bir din olmasıyla daha yakından ilgilidir. Zira Allah’ın takdir ettiği son din tüm insanlara hitap edecek ve hepsinin derdine deva olabilecek bir fonksiyona sahiptir. 

Kuran ve Sünnet toplumsal gerçekliği gözardı etmemiştir.  Peygamber Efendimiz İslamiyetin temel inanç prensiplerine aykırı olmayan örf ve adetleri İslamdan sayarak İslamileştirmiş, onları dışlamamıştır. Bu durum toplumların yüzyıllar içinde oluşturduğu müspet değerlere saygının ifadesidir.  Efendimizin talebeleri olan Sahabeler, uzak coğrafyalara açıldıklarında, içinde yaşadıkları toplumun sosyal gerçekliğini esas alarak içtihatlarda bulunmuşlar ve İslamiyeti o coğrafyanın kültürüne entegre etmişlerdir. Nitekim Peygamber Efendimiz, Muaz b. Cebel’i Yemen’e vali olarak gönderirken, Kur’an ve Sünnette çözümü olmayan bir konuyu nasıl çözeceğini sormuş,  o da ‘’aklımla içtihad edeceğim’’ deyince, bu cevabı takdir ederek onaylamıştır.-2- Zira, Peygamber Efendimiz, Mekke-Medine dışındaki topraklarda, Kur’an ve Sünet’te yer almayan konuların ve problemlerin varlığını biliyordu.  Peygamber Efendimiz,  Hz. Muaz bin Cebel’i akılla içtihada teşvik ederek bu tür yeni ve farklı problemlerin çözümüne kapı açmış olmakta ve dini kolaylaştırmış olmaktadır. Keza Abdullah ibn. Mesud, Irak topraklarında, Medine’deki İslamiyeti Iraka taşımamış, Irak kültür ve birikimine uygun içtihatlar yaparak, rey ekolünün doğmasına sebeb olmuş. Bu ekol, Hanefi uygulamasının temelini teşkil etmiştir. Yine mesela, İmam-ı Şafi hazretleri, Bağdat’ta tesis ettiği Şafii usulünü, ömrünün son yıllarını yaşadığı Mısır’da terk etmiş, Mısır’da, Bağdat’taki kararlarının aksine kararlar alabilmiştir. Netice itibariyle, dinleri irdeleyen eserlerde, İslam dini, kültür yaratan dinler sınıfında ele alınırken, mesela Hristiyanlık, kültüre göre şekillenen dinler sınıfında değerlendirilir. Halbuki İslam dini kültürleri şekillendirdiği kadar olmasa bile kültürlere göre de şekil alabilen esnek bir yapıya sahiptir. İşte bundan dolayıdır ki, toplumun adetleri, gelenek ve görenekleri ve tarihsel uygulamarı olan örf, zaman ve zemine göre İslamiyeti şekillendirmiş ve İslam hukukunun temel kaynaklarından birisi olarak kabul edilmiştir. Örfün bu şekilde bağlayıcı ve şekillendiri rolünden dolayı her toplumda farklı örfe göre farklı İslam uygulamarı ve modelleri doğmuştur.

EURO-İSLAM

Avrupa topraklarında doğmuş, Avrupa kültür, örf ve adetlerine göre yetişmiş 40 yaşında bir karı-koca çift alalım. Bunları bir adaya atalım. Bunlar hiçbir müslümanla tanışmamış olsunlar. Ama 40 yaşından sonra müslüman olmuş kabul edelim. Bunları adaya bırakırken, yanlarında bir Kuran-ı Kerim ve bir Hadis Külliyatı verelim. Birkaç yüzyıl sonra bunların çocukları binlerce sayıya ulaşmış, adayı doldurmuş ve bir İslami yaşantı ve İslam kültürü yaratmış olacaklar. Gidip bakatığımızda göreceğiz ki, yaşadıkları İslam bugün dünyanın hiçbir yerinde yaşanan İslama benzemiyor. Onların yaşadıkları İslam nedir biliyor musunuz? Euro-İslam. Benim Euro-İslam’dan anladığım budur.

İslam dini dünyanın değişik coğrafyalarına ve kültürlerine, 1400 yıllık süreç içinde ulaştı. Dünyayı zenginleştirdi. Dünya bugün kısmen yaşanır durumdaysa, İslam dininin insanlığa getirdiği değerlerin payı gözardı edilemez. Yıllar evvel, ortaçağda yaşamış bir Papaz-Filozofun, ‘’İnsanlığın İlerlemesi Üzerine...’’ isimli bir kitabını dikkatlice ve merakla okudum. İnsalığa katkıda bulunan kültür ve medeniyetlerden bahsediyor. Kitabın içinde İslam yok. El-insaf.  İslam dini henüz batıya ulaşmış değil. Aslında İslam batıya ulaştı ama batı hala göremedi. Görememelerinin sebebi, Avrupa’da yaşayan müslümanların Avrupa kültürüne uygun bir model ortaya koyamamasıdır. Batı toplumları İslamiyeti görür ve sahiplenirlerse, İslamiyetin yeni ve farklı, hiç tahmin edemeyeceğimiz yönleri ortaya çıkacaktır. Kur’an’dan ve Sünnet’ten yepyeni manalar ortaya çıkacaktır. Farklı bir İslam ve müslümanlık modeli doğacaktır. Zira batının hem ortaçağ, hem de rönesans sonrası tecrübesi, kültürü ve medeniyeti çok orjinal bir İslam algısı doğuracak kadar zengin ve farklıdır. Ama burda İslamiyet’in batıyla tanışmasından değil, batının İslamiyet’le tanışmasından bahsettiğimizi tekrar vurgulayalım. Aslında karşılıklı tanışma ve muarefeden bahsetsek daha adil olur sanırım.

Bugün Avrupa’da yaşanan İslam, Euro-İslam, yani Avrupa İslamı değildir.  Bugün Avrupada olan şey, Avrupalı olmayan , ama Avrupa’da yaşayan müslümanların kendi coğrafyalarına ait olan müslümanlıktır. Bundan dolayıdır ki, bu müslümanlık Avrupa’ya sirayet etmiyor ve etmeyecektir de. Zira burda ne bir Muaz bin Cebel vardır, ne duruma göre hareket etmesini bilen bir İmam-ı Şafi vardır, ne de Abdullah ibni Mes’ud vardır. Burda olan şey fıkıh transferidir. Tarık Ramazan bir eserinde ‘’Avrupa Fıkhı’’ndan sözetmektedir ki, bizim bahsettiğimiz problemi anlatmaktadır. Din İşleri Yüksek Kurulunun üyesi bir sayın hocamıza, ‘’ Avrupa’ya muvafık içtihatlar ve kararlar verebilmeniz için bu kurulun bir örneğinin Avrupa’da konuşlanması gerektiğini’’ haddim olmayarak söyledim ve sayın hocamız haklı olduğumu söyleyerek beni onayladı. Yusuf  İslam’a atfedilen bir söz vardır, demiş ki üstad; ‘’Müslüman olmadan önce müslümanları tanısaydım, korkarım ki, müslüman olmazdım’’.  Eski bir fransız bakan da bakınız ne demiş: ‘’Fransa'da İslam'ın olması değil, Fransız bir İslam'ın olması gerek’’. (Charles Pasqua: Fransa içişleri bakanı, New York times 29/10/95)

Netice olarak, Euro-İslam gelecekte olması muhtemel bir müslümanlık modelidir. Bu modelin ortaya çıkabilmesi için, Avrupa’daki 30 milyon göçmen müslümana karşılık, en az 60 milyonluk bizzat Avrupa kökenli müslümanın olması gerekir ki, Avrupa’daki müslümanların sosyolojik rengini onlar belirleyebilsinler ve buna Euro-İslam denilsin. Bunun için ise her iki tarafa, ilim,izan, irfan ve idrak gerekiyor.

Bu yazımızı ‘’Sivil Din’’ başlıklı yazımızın son paragrafı bağlamında okumanız, yazının anlaşılması açısından önemlidir. Hatta zahmet buyurup o yazıyla beraber okumanızı tavsiye ederim. Kitap olacak bir konuyu bir-iki sayfaya sığdırmaya çalışıyorum. Anlatmak istediğim umarım anlaşılıyordur. Anlaşılmıyorsa, bize ulaşırsınız, konuşuruz. Ama burda bu kadar oynayabiliyorum, yerim dar. İnanmazsanız editöre sorun.

DİPNOT :1-İbda ve İnşa, C. Allah’ın, yaratma tarzını ifade eden Kelam Bilimine dair teknik terimlerdir. 2-(Tirmizî, Ebû Dâvûd, Dârimî)

ARİF KARABACAK


3982 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kendimize inanalım ve takım oyunu oynayalım. - 25/05/2013
Eskiden futbol yazıları yazardım ama bu bir futbol yazısı olmayacak maalesef.
MELEZLEŞME Konumuz, hem fiziksel melezleşme, hem de kültürel - 25/05/2013
Melezleşme üzerine konuşacağız. Konumuz, hem fiziksel melezleşme, hem de kültürel melezleşme.