Zinnîre (r.a) zulüm gören bir mümine hanım!.. Her hafta bir sahabinin hayatını konu alıyoruz. Zinnîre (r.a)
Hz. Ebû Bekir (r.a) tarafından satın alınarak işkenceden kurtulan ve kölelikten azâd edilerek hürriyetine kavuşan bir bahtiyar... İmanda sebâtın en güzel örneğini veren bir hanım sahâbi...
Zinnîre (r.anhâ) müşrikler tarafından en ağır işkencelere uğratılan kadın köleler arasında idi. Onun efendisi katı bir İslâm düşmanıydı. İslâm’ın ilkleri hep çilekeş mü’minlerdi. Azgın müşrikler kimsesiz, garib, fakir müslümanlara çok ezâ ve cefa etmişlerdi. Her kabîle kendi içinden İslâm’a giren kimseleri hapseder, döver, aç ve susuz bırakır hatta sıcak, kızgın kumlara yatırır, işkence ederdi. Kimse karışamaz ve bir hak taleb edemezdi. Ne tüyler ürperten bir hareket... Ne zâlimâne bir davranış!.. Tam bir cehalet, karanlık ve zulûm devri!.. İnsanlık böylesine bir karanlık ve vahşet içerisinde iken İslâm güneşi dünyaya doğdu. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in nûru gönülleri aydınlattı. Mekke’den yayılan nûr kısa zamanda diğer ülkelere de geçti. Sevgi, bilgi, hizmet ve adaletle insanlık insanlığını öğrendi. Allah katında herkes eşit olduğunu bildi. Şeref ve üstünlüğün ancak takvâ ile hareket etmekte olduğunu anladı. Mekke’de kadın-erkek, hür-köle, zengin-fakir herkes İslâm’la şereflenmek için can atmağa başladı. Allah Rasûlüne bey’at etmek için fırsatlar gözetlendi. Kadın köleler arasında hayatını sürdüren Zinnîre Hâtun bir fırsatını bulup İslâmla şereflendi. Onun İslâm’ı kabul ettiğini duyan sâhibi küplere bindi. Nasıl olur da bir köle kendi iradesiyle hareket edebilirdi? Ne yapıp etmeli onu dininden döndürmeliydi. Hemen harekete geçti. Ona her türlü işkenceyi yaptı. Akla hayale gelmedik ezâ ve cefâlara mâruz bıraktı. Fakat Zinnîre (r.anhâ)’yı imanından vazgeçiremedi. Hazreti Zinnîre’nin imandaki bu sebâtı efendisini deli ediyordu. Bunca işkenceye rağmen o, hâlâ Allah, Allah diyordu. Bir defacık olsun Lât ve Uzza’yı söyletemeyen sahibi artık yorulmuştu. Onunla başa çıkamayacağını anlayınca işi Ebû Cehil’e bıraktı. Kin ve kibirinden kuduran azgın müşrik canavarlar gibi zayıf, biçâre kadına saldırdı. Zinnîre Hâtun’u kırbaçlar altında inletti. Hırsını alamayan vahşî adam bütün var kuvvetiyle onun boğazını sıktı. Elleri yanlarına düşünce onu öldü diye bıraktı. Zâlimin zulmünden başka neyi vardı. Akla hayâle gelmedik işkenceleri Zinnîre Hâtun üzerinde canavarca sergiledi. İslâm kahramanı o mübarek hanım dayanılmaz zulumler altında gözlerini kaybetti. Fakat asla zâlime boyun eğmedi ve imanından vazgeçmedi. Kendisini güçlü kuvvetli zanneden Ebû Cehil de çâresiz kaldı. Ne yapacağını şaşırdı. İmanın bir nur ve güç kaynağı olduğunu anlayamadı. Allah ve Resûlüne inanmanın sabır, sebât ve tahammül gücü verdiğini bilemedi. İnanan insanın hiç bir zaman zulme boyun eğmeyeceğini tahmin edemedi. Gerçek müminin bu derece âşikâre meydan okuyabileceğini hiç düşünmedi. Zulumle, işkence ile İslâm’a engel olacağını zannetti. Heyhât ki; hiç bir mümini geri çeviremedi. Zinnîre Hâtun’un gösterdiği böylesine bir kahramanlık onun hangi şartlar altında olursa olsun imanından vazgeçmemesi Ebû Cehil’in tuzaklarını boşa çıkarttı. Hazreti Zinnîre dünya gözlerini kaybetmişti ama imanını aslâ!.. Zulümle bir netice alamayan azgın müşrik Ebû Cehil o mübarek hanımla alay etmeye başladı. – “Gördün mü Lât ve Uzzâ senin gözünü de kör etti!” dedi. Müşriğin bu hezeyanlarına Zinnîre Hâtun bütün samîmiyetiyle şöyle cevap verdi: “Hayır, vallahi hayır! Sizin tanrı diye ibadet ettiğiniz taş ve odun parçasından başka bir şey değildir. Vallâhi bu öyle değil! Benim gözümü böyle edenler onlar değildir. Lât ve Uzzâ ne yarar, ne de zarar verebilir. Asla onlarda öyle bir güç yoktur. Onlar hiçbir şeyi göremezler. Fakat bu ancak Rabbimin işidir. Benim Rabbim tekrar gözümü geri vermeye, beni gördürmeye de kâdirdir!” dedi. Ne iman!.. Ne ikrar!.. Ne sabır!.. Ne sadâkat!.. Gücünü imanından alıp direnmek!.. Allah’a ve Resûlüne teslimiyetin en güzel örneğini vermek!.. Sabır ve sebât ile müşrik hezeyanlarına meydan okumak!.. Doğruyu her yerde haykırmak... Allah’a yakınlığın yüceliği ile dik durmak... İnancında sâbit kadem olmak!.. Ve Rabbimizin dünya ve âhiret ikramlarına nâil olmak!.. Gören gözlere tekrar kavuşmak!.. Evet! Hazreti Zinnîre (r.anhâ) böylesine yüce bir imana sahipti. O: “Benim Rabbim gözümü açma kudretine sahiptir.” diyordu. Kâinatı yoktan var eden, insanı, güneşi, ayı, yıldızları, hayvanları, bitkileri yaratan, onları idare eden ve hayatiyetlerini devam ettiren yüceler yücesi Rabbimize hiç bu iş ağır gelir miydi? Elbette O’nun her şeye gücü yeterdi. İlk yarattığı gibi tekrar diriltmeğe de kâdirdi. Nitekim günün ilk ışıklarıyla Zinnîre Hâtun’un da dünyası ışıyıverdi. Gözleri eski haline geliverdi. Görmeyen gözler görür oluverdi. Mekke’li müşrikler Zinnîre Hâtun’un gözlerinin açılmış olduğunu görünce şaşkına döndüler. Putlarına olan inançları zayıfladı. Bazıları neredeyse müslüman olacaktı. Fakat hilebaz müşrik Ebû Cehil hemen araya girdi ve: “Muhammed’in izinden giden şu akılsızlara mı hayret ediyorsunuz? Eğer onun getirdiği gerçek olaydı ona biz uyardık. Hayırlı işlerde onlardan daha evvel davranır, onları geçerdik! Zinnîre’nin doğruyu bulmakta bizi geçeceğini mi sandınız?” dedi. Yanındaki avâneler bu hezeyanlara kandı. Düşünüp ibret alamadılar. Gaflet onları bürümüştü. İman edecekleri yerde “Bu da Muhammed’in sihridir.” dediler. Cehaletin zifiri karanlığından ayrılamadılar. Büyü deyip işi geçiştirdiler. Halbuki Yüce Rabbımız bu hâdiseden ibret alınması için Kur’an-ı Kerimin’de şu âyet-i celîleyi nâzil buyurdu. Meâlen: “İnkâr edenler, iman edenler hakkında dediler ki: “Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi.” Fakat onlar bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıkları için “Bu eski bir yalandır” diyecekler.” (Ahkaf sûresi: 11) İslâm’ın ilk günlerinde köleler ve fakirler müslüman olunca, Kureyş ileri gelenleri, iman ve İslam’ın hayır getirmediğini, bunun bu dine ilk girenlerin seviyelerinden belli olduğunu söylemişler. Kitab’a da dil uzatmışlardı. Nâzil olan bu âyet inkârcıların sapık tutumlarını sergileyip kınamıştır. Bu hadise müslümanların imanlarını, kâfirlerin de küfürlerini artırmıştır. Hazreti Zinnîre (r.anhâ) Hâtun’un dinindeki sebâtı, inancındaki bu samimiyeti ve ihlâsı onu kölelikten kurtardı. Hz. Ebû Bekir (r.a) onu satın alarak Allah rızası için azâd etti. Cenâb-ı Hak şefaatlerine nâil eylesin. Mustafa Eriş |
1408 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |