• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis
Pasif iyi, aktif kötünün teşvikçisidir. Pasif iyileri “kendine iyi” olarak da tanımlayabiliriz.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Dünyanın her yanında iyiler kıt değil. Aksine iyilerin
sayısı küçümsenmeyecek bir yekûn tutar. Zira insan özünde iyi bir varlık.
Fakat asıl kıt olan “aktif iyi”ler. Çünkü iyilerin çoğu “pasif iyi”. Aktif
iyiler iyilerin içinde devede kulak değil. Pasif iyileri “kendine iyi” olarak da
tanımlayabiliriz. Pasif oldukları için iyiliği yaymak gibi bir dertleri yok.
Böyle bir dertleri olmadığı için de iyiliğin çoğalmasına katkıda bulunmuyorlar.
Dahası, kötüler aktif iyilerden rahatsız oldukları halde pasif iyilerden
rahatsız olmuyorlar. Hatta bırakın rahatsız olmayı, onlardan hoşnut ve razılar.
Çünkü pasif iyiler kötülerin kötülüğüne ses çıkarmıyorlar. Onların kötülüğü
yaymalarına aldırmıyorlar. Onların kötü olmasından rahatsızlık duymuyorlar.
Pasif iyilerin göz ardı ettikleri bir gerçek var: İyiliğin pasif olduğu her
yerde, kötülük kendiliğinden aktif hale geliyor. Bu kötülüğün tabiatı icabıdır.
Kötülük karanlık gibidir. Bizatihi var değildir. Aydınlığın yokluğu halidir.
Demek ki, iyiler sönük veya patlak lamba gibi değil, ışık veren açık bir lamba
gibi olmalıdır.
İlk inen vahiylerden olan Müddessir suresi, daha yeni risalet görevini
üstlenmiş olan Hz. Peygamber'i inşa eden surelerin başında gelir. Bu surenin
giriş ayeti, “bilkuvve/potansiyel” iyiliği “bilfiil/kinatize” hale getirmeyi
amaçlar. Onun için de ilk muhatabına yekten seslenir:
“Ey yatan kişi, kalk ve uyar!”
Bunun açılımı şudur:
“Ey yatan iyi! Yatan iyi iyi değildir! Kalk ve uyar! Yani, pasif halden aktif
hale geç ve iyiliği yay!
Bu emri alan Hz. Peygamber, emrin gereğini yapmak için kalkmış ve iyiliği de
ayağa kaldırma çabasına girişmiştir. İşte ne olmuşsa ondan sonra olmuş, o güne
kadar Kureyş'in en güvenilir, en akıllı, en barışçıl insanı, birden bire
“yalancı”, “deli”, “bozguncu” oluvermiştir. Önceki hayatında ona ilişmeyi
aklından dahi geçirmeyenler, o “aktif iyi” haline gelince varlığını ortadan
kaldırmak için sıraya girmişlerdir.
Neden?
Nedeni açıktır. Zira vahiy, pasif iyiyi aktif hale getirmiştir. Yatan iyiyi
ayağa kaldırmış, sokağa çıkarmıştır. Sönük lambaya bitimsiz bir enerji vererek,
onu bütün bir cihanı aydınlatan güçlü ışık kaynağı kılmıştır.
Dünyanın en munis, en sakin, en kendi halinde, en halim-selim insanını
yeniden inşa etmiş, onu insanlığın en büyük iman hamlelerinden birini başlatan
bir insanlık önderine dönüştürmüştür.
Bu vahyin en büyük mucizesi, hak sözün gücüdür.
Soruyorum kendi kendime: İyilerin tümünün pasif olduğu bir dünyada iyilik
yaşar mıydı?
Cevabım “asla” oluyor. Zira dünyanın en kötüleri bile anasından kötü doğmaz.
Fıtrat iyi üzerine formatlanmıştır. Hazreti insan, en iyidir. En iyi bozulunca
en kötü olur. Canavarlaşan, dünyayı çirkinleştiren, insanlığın yüz karaları da
başında “iyi” idiler.
İşte bu yüzden iyilerin tümünün pasif olduğu bir dünya kötülerin dünyası
olurdu. Her çağda Allah'ın rahmet ve merhametinin bir eseri olan aktif iyiler
olmasaydı, öylesi bir dünyada kötülük iyiliğe yer bırakmaz, pasif iyiler
pasifliklerinin cezasını aktif kötülerin elleriyle yok edilerek çekerlerdi.
Tüm peygamberler peygamber olmadan önce en azından pasif iyi idiler. Allah
peygamberlik kurumunu, insanlığın fıtratına yerleştirdiği bilkuvve iyiliği
bilfiil hale getirmek için ihdas etti. İki hal arasındaki farkı bu müessese ve
insanlığın ufuk şahsiyetleri olan peygamberler eliyle gösterdi. Fetret
dönemlerine de, iyilerin pasif olduğu bir dünyada insanın nasıl ıslah edici
olmaktan çıkıp ifsat edici olduğunu görmemiz için izin verdi.
Kur'an, el-Emr bi'l-ma'ruf ve'n-nehy ani'l-münker'i (iyiliği yaygınlaştırıp
kötülüğü önlemeye çalışmak) işte bunun için farz kıldı.
İşbu nedenle, aktif iyilerin olmadığı bir dünyanın geleceği korkunç noktayı
hayal bile edemiyorum. Böyle bir dünya gerçekten yaşanılabilir bir dünya
olmazdı. Böyle bir dünyada iyilik Zümrüdüanka olur Kaf dağına giderdi. Böyle bir
dünya kendi kendini imha eden bir dünya olurdu.
Sözün özü şu: Yatan iyi olmak yetmez. Pasif iyi iyi değildir. Zira her pasif
iyi, aktif kötünün teşvikçisidir. Kötüleri kötülüğe yüreklendiren kendileri
gibilerden daha çok, pasif iyilerdir. Onlar iyiliği özneleştirmeyip
nesneleştirmenin cezasını, bir müddet sonra sessiz kaldıkları kötüler tarafından
yok edilmekle çekerler. Bu yok edilme varlıklarını ortadan kaldırma biçiminde
değil, onlardaki zaten pasif duran iyiliği de kurutma biçiminde olur.
En yaman çelişkilerden biri de ne, biliyor musunuz: Pasif iyilerin aktif
kötülerden şikayet etmeye kalkması?
Onlara birileri “Sayenizde beyim” demeli.
 
Mustafa islamoglu
  
1761 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın