Sizden Gelenler: 'ETRAFA YAYILAN KOKU.' Kısa bir tefekkür arası versek, Bir söz vardır , Hz mevlanaya ait olduğu söylenir " Tencerede ne kaynarsa kapağından dışarı o sızar" diye.. İnsan davranışlarının altında yatan bilinçaltı mesajlarını algılamaya piskolojide ne denir biliyorum ama atalarımız buna feraset derlerdi . Zamanımızda, insan ilişkileri öyle karmaşık bir hale geldiki, dili başka,kalbi başka konuşur oldu.İnsanlar bu anlamda günümüzde tam bir profosyonelleşmişlik sergiler hale geldi. İnsanın yaratılışından bu yana bu böyle olageldiği,Allah (cc) sayfalarca kitaplar sayılarca peygamberler gönderdiği ,Kur'anda bir çok ayetle açıklanmıştır. Bizi muhattap olarak alan Allah son kitabında,Bakara süresi 285 ayette "Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: “Onun peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz.” Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” Bu ayette olduğu gibi amentü duasında da imanın nasıl olması ve önemi vurgulanmakta yani ben Allah'a, gönderdiklerine, bildirdiklerine inandım dilimle ikrar kalbimle tasdik ettim dendiği halde insan yine bu muhteşem iman anlayışından mahrum olmakta ve dili ile inandım derken kalbi iman etmeyi ihmal etmektedir. Yine İslama girmenin ilk şartı yani müslüman olmanın ilk yaptırımı olan Kelime-i şehadet içinde geçen kelime-i tevhidde "La ilahe illallah-Allah tan başka ilah yoktur" derken, şeytanın tuzağına yakalanmanın verdiği uyuşukluktan insanlar gizli ilahlar edindiğinden, hiç haberdar değildirler. Fakat Allah'ın esmasıyla yoğrulmuş, alemlerin Rabbinden tecelli olan ruhu bunun farkında ve kendisini ele vermektedir. O ise hala kendi kendini kandırmaya devam etmekte ısrarlı ve kararlıdır. Çok şanslı bir ümmet olma bilincini bir kenara koymuş durmadan dünyanın peşinde şeytanın atına binerek koşuşturan müslüman, inandığını zannederek dolaşmaktadır. Bir gün atıldığında yuvarlanacağı yeri hiç düşünme lüksüne bile girmeden yaşarken, esir alınmış ruhu çığlıklar atmakta, birilerinin emanetcisini silkelemesine ihtiyaç arzetmektedir. Günümüzde iletişim araçları yaygınlaştıkça bilgiye ulaşmak bu kadar yakın, bir o kadar kolay iken, dini anlatan o kadar çok tebliğ eden insanlar varken, insanların imanlarının zayıflığı ve yetersizliği, aldanış noktası dünya olması dillerinin lügatı ne söylerse söylesin, kalblerinin lügatı farklı olması düşünmeye değmez mi ? .... İnsan hiç düşünmez mi , ..,,insan hiç ibret almaz mı diyen Allah insanın teffekkür etmesini kendisini tanımasını, bilmesini isterken bu ayetleri diller başka, kalbimiz başka okursa, İnsan gerçekten aldandı, büsbütün hüsrandadır ayetleri apacık ortada iken, göz gördüğünü sanıp kalblerimiz görmese, kalblerimizden çıkan koku ile dilimizden çıkan koku aynı kıvamda olurmu? Düşünmemiz, dilimizle kalbimizin aynı noktada buluşmasını istememiz dualarımızı tahlil etmemiz gerekmez mi ? Hangi inanmış ve iman etmiş bir kalp , inandığı bir şeyi yapmaktan çekinir veya inanmadığı işlerin arkasında olur da rahatsız olmaz. Allah'ın sen benim mü'min kulumu azdıramazsın diye rest çektiği şeytana aldanarak ona uyarak aldanacaksın ... bu ne büyük bir gaflettir insan için. Allah mermametlilerin en merhametlisi yinede kulunu bir tövbe ile bağışlayacağını bildirdiği halde, takıldığı ağdan kendini kurtaramıyor kul. Peygamberimiz (s.a.v) Allah'ın rasülü, dünyaları uğruna yarattığı sevgilisi olduğu halde her duasında Rabbine imanı için dua edip, "Kalbime bir an gaflet gelir de bu yüzden günde yetmiş defa tevbe ederim" derken günümüz müslümanına ne oluyor da imanını kontrol edemiyor. Kendinden emin dolaşıyor. Aldatıcının insanı avladığı en kritik nokta iman noktasıdır. Etrafta birbirirne karışmış bir çok kokunun altı açıldığında iman pasından ve küflenmesinden ortaya çıkmış oldukları görülür. Rabbin çağrılarını, uyarılarını duyan ama yerine getirmek için kendinden hiç taviz vermeyen kaplanmış bir nefsin, içten içe kendi kendini yiyen çağrıları duyarak kalbini kaplayan ağdan bir nebze olsun kendini kurtarmış bir kalbin , duyduğu çağrıyı kalbinde eriterek tüm vucuduna yayarak kendini esir edeni esir almış bir ruh'un etrafa yayacağı kokuları siz tahlil edin. Bizden çıkan koku hangi boyutta kısa bir tefekkür arası versek, bize verilen müddet sona ermeden gönül tenceremizde ne kaynıyor, etrafa ne yayılıyor bir koklasak da , gideceğimiz istisnasız o yere demet demet yayılacak kokuları elimizde fırsat varken yansıtsak çok mu zamanımızı alır ? Kur'an sofrasına oturup, imanımızı nurlandırsak,dışımıza yansıtarak etrafımızı aydınlatsak,bizden çıkan koku Nur'u Muhammedi kokusu olsa kim rahatsız olur ki......... ESLEMÜNNİSA |
1044 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |