'Her hafta bir sahabinin hayatını konu alıyoruz' Ebû Lübabe (R.A) TEVBESİYLE MEŞHUR SAHABE; EBU LÜBABE Peygamber Efendimizin, durumu araştırmak ve sulh için gönderdiği heyete de hakarette bulundular. Bununla da yetinmeyip Medine üzerine baskınlar düzenlediler. Müslümanları öldürmeye teşebbüs ettiler. ‘Onların üzerine yürü’ Hendek muharebesinde, on bin kişilik müşrik ordusunun büyük zayiat vererek geri çekilmesi, Kurayza Yahudilerini hayal kırıklığına uğrattı. Endişeyle Medine'ye iki saatlik mesafede bulunan kalelerine çekildiler. Peygamber Efendimizin üzerlerine yürümesinden çok korkuyorlardı. Efendimiz aleyhissalatu vesselam, Hendek'ten dönüp evine geldi. Üzerindeki silahları çıkardı. O sırada, Cebrail aleyhisselam geldi. Sarığının ucu iki omzunun arasında ve üzerinde zırhtan gömlek vardı. Peygamberimiz sordular: Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, Cebrail aleyhisselam, Allahu Teâlâ’nın emrini bildirip gidince, Bilali Habeşi'ye; Peygamber Efendimiz ve Ashabı Kiram silahlandılar. Cebrail aleyhisselamın işaret ettiği yola koyuldular. Beni Kurayza Yahudilerinin olduğu yere geldiler. Kalelerin çok yakınına kadar yaklaştılar. Beni Kurayza Yahudileri iyice muhasara altına alındı. Muhasara son derece şiddetlenmişti. Yahudiler, Peygamber Efendimizden, görüşmek ve danışmak üzere Ebû Lübabe'yi kendilerine göndermesini istediler. Ebu Lübabe'nin çoluk çocuğu ve malları Beni Kurayza yurdunda idi. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Ebu Lübabe'yi çağırdı ve buyurdu ki: Hz. Resulullah Efendimiz ayrıca Ebu Lübabe'ye, onların yanına vardığında nasıl davranacağını da gösterdi. Ebû Lübabe yanlarına varınca, onu karşıladılar. Kadınlar ve çocuklar ağlaşarak, kendilerine acındırmaya çalışarak yardım bekliyorlardı. Yahudiler, Ebû Lübabe'ye dediler ki: Ebu Lübabe de şöyle cevap verdi: Ebu Lübabe diyor ki: Ebu Lübabe, salahiyetli olmadığı veya gizli kalması gereken bir şeyi açığa vurmuştu. Fakat artık iş işten geçmişti. Allahu Teâlâ kalbimi biliyor Ebu Lübabe bu duruma çok üzüldü, çok pişman oldu. Gözlerinden akan yaşlar sakalını ıslattı. Kalenin arkasından bulduğu bir yolla, doğru Medine'ye gidip Mescid-i Nebevi’ye girdi. Kendisini direğe bağlattı. Ebu Lübabe'nin düştüğü bu hata ile ilgili olarak şu mealdeki ayeti kerime nazil oldu: “Ey iman edenler, Allah’a ve Rasûlüne hainlik etmeyin. Bile bile aranızdaki emanetlere de hainlik etmeyin.” (Enfal; 27) Ebu Lübabe, Rasulullah’ın muhterem hanımlarından Ümm-i Seleme'nin Mescid-i Nebeviye açılan kapısı önündeki direğe kendisini bağlatmıştı. Hava bir hayli sıcaktı. Bir hafta hiçbir şey yemeyip takatsizlikten kulakları işitemeyecek hale gelmişti. Ebu Lübabe, yaptığına pişman olup kendini direğe bağlattığı sırada, Müslümanlar onun bu halinden habersiz, Yahudilerin kalesinden dönmesini bekliyorlardı. Aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen Ebu Lübabe dönmedi. Nihayet durumdan haberdar olunup Rasulullaha arz edildi. Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “Eğer doğruca yanıma gelseydi, bağışlanmasını Allahu Teâlâ’dan dilerdim. Mademki, o kendisini bağlatmış, artık Allahu Teâlâ tevbesini kabul edinceye kadar, onu bulunduğu yerde bırakırım.” Ebu Lübabe bu şekilde direğe bağlı olarak altı gece kaldı. Her namaz vaktinde hanımı tarafından bağları çözülür, namazını kıldıktan sonra, tekrar direğe bağlanırdı. Müjdeleyeyim mi? Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz, Ümm-i Seleme'nin odasında idi. O sırada, Ebû Lübabe'nin tevbesinin kabul olduğuna dair ayet-i kerime nazil oldu. Ayet-i kerimede mealen buyruldu ki: “Onlardan diğer bir kısmı da günahlarını itiraf ettiler ve önce yapmış oldukları iyi bir ameli sonradan yaptıkları başka bir kötü amel ile karıştırdılar. Olur ki Allah, onların tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah, Gafurdur, çok bağışlayıcıdır, Rahimdir.” (Tevbe; 102) Ümm-i Seleme radıyallahu anha validemiz, seher vakti Peygamber Efendimizin güldüğünü işitince sordu: Bu haberi duyan herkes, iplerini çözüp salıvermek için Ebû Lübabe'ye doğru koştular. Ebû Lübabe bunu kabul etmedi. Dedi ki: Ebû Lübabe direğe ince, sağlam bir iple bağlanmıştı. Onun için ip, iki kolunu kesmişti. Uzun zaman bu kesikler geçmedi, izi kollarında kaldı. Ebû Lübabe Hazretleri bu hadise ile ilgili olarak şöyle anlatır: “Beni Kurayza Yahudilerini kuşatmıştık. O zaman bir rüya gördüm. Şöyle idi: Kurayza Yahudileri, çok pis kokan bir kara balçık haline gelmişler! Onlardan uzaklaşma imkânım da yoktu. Az kalsın, onların o kötü kokularından ölecektim. Sonra, akan bir nehir gördüm, onda yıkandım. Tertemiz oldum. Güzel bir koku da süründüm. Rüyamı Hz. Ebu Bekir'e anlattım. O rüyamı şöyle tabir etti: ‘Dilin tutulacak, çok sıkıntılı bir işe gireceksin. Fakat kurtulacaksın.’ Direkte bağlı olduğum zaman, Ebu Bekir'in sözü aklıma geldi. Tevbemin kabul olacağına dair ayet ineceğini ümit etmiştim.” Ebu Lübabe bu günahın işlendiği, Beni Kurayza yurduna dönmek istiyordu. Hâlbuki Allah ve Rasulüne karşı günah işlediği bu memlekete bir daha hiç girmeyeceğine dair yemin de etmişti. Durumu Rasulullaha arz etti. Allah ve Resulü uğrunda, bütün malını bile verebileceğini söyledi. Hz. Ebû Lübabe, malının üçte birini ayırıp verilmesi gerekli kimselere dağıttı. Ondan sonra, vefat edinceye kadar kendisinden hayırdan başka bir şey görülmediği bildirilmiştir. Bugün Medine-i Münevvere’de Ebu Lübabe’nin kendisini bağladığı direğin yerinde taştan bir sütun olup üzerine, “Ebu Lübabe” ismi yazılmıştır. |
1448 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |