• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • https://www.facebook.com/medyaparis
  • https://twitter.com/medyaparis
'Her hafta bir sahabinin hayatını konu alıyoruz' Ebû Lübabe (R.A)

TEVBESİYLE MEŞHUR SAHABE; EBU LÜBABE
 
 Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz ile Beni Kurayza Yahudileri arasında bir anlaşma vardı. Buna göre, Mekke müşrikleri ile yapılan Hendek Muharebesi’nde Müslümanlarla beraber, Medine'yi müdafaa etmeleri gerekiyordu. Fakat bunlar, böyle bir şeye yanaşmadıkları gibi harbin en nazik bir zamanında müşriklerle işbirliği yaptılar.

 Peygamber Efendimizin, durumu araştırmak ve sulh için gönderdiği heyete de hakarette bulundular. Bununla da yetinmeyip Medine üzerine baskınlar düzenlediler. Müslümanları öldürmeye teşebbüs ettiler.

‘Onların üzerine yürü’

Hendek muharebesinde, on bin kişilik müşrik ordusunun büyük zayiat vererek geri çekilmesi, Kurayza Yahudilerini hayal kırıklığına uğrattı. Endişeyle Medine'ye iki saatlik mesafede bulunan kalelerine çekildiler. Peygamber Efendimizin üzerlerine yürümesinden çok korkuyorlardı.

Efendimiz aleyhissalatu vesselam, Hendek'ten dönüp evine geldi. Üzerindeki silahları çıkardı. O sırada, Cebrail aleyhisselam geldi. Sarığının ucu iki omzunun arasında ve üzerinde zırhtan gömlek vardı.
— Ey Allahın Resulü! Silahlarınızı çıkardınız mı? Vallahi biz daha silahlarımızı çıkarmadık. Düşman sana geldiğinden beri, melekler silahlarını çıkarmadılar. Kalk, silahını kuşan ve onların üzerine yürü, dedi.

 Peygamberimiz sordular:
— Kimin üzerine yürüyeyim? Cebrail aleyhisselam da;
— İşte oraya, diyerek eliyle Beni Kurayza tarafını gösterdi. Resulullah efendimiz:
— Ashabım çok yoruldular. Birkaç gün dinlenseler nasıl olur? Diye buyurdu. Cebrail aleyhisselam:
— Ya Rasulallah! Allahu Teâlâ, hemen Beni Kurayza kabilesi üzerine yürümeni emrediyor. Ben şimdi yanımdaki meleklerle beraber, Kurayza Yahudilerinin kalelerine gidiyorum. Allahu Teâlâ onları helak edecektir.

 Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, Cebrail aleyhisselam, Allahu Teâlâ’nın emrini bildirip gidince, Bilali Habeşi'ye;
— İşitip itaat eden kişi, ikindi namazını Beni Kurayza yurdundan başka yerde kılmasın, diye seslenmesini emretti.

 Peygamber Efendimiz ve Ashabı Kiram silahlandılar. Cebrail aleyhisselamın işaret ettiği yola koyuldular. Beni Kurayza Yahudilerinin olduğu yere geldiler. Kalelerin çok yakınına kadar yaklaştılar. Beni Kurayza Yahudileri iyice muhasara altına alındı. Muhasara son derece şiddetlenmişti. Yahudiler, Peygamber Efendimizden, görüşmek ve danışmak üzere Ebû Lübabe'yi kendilerine göndermesini istediler.
Ebu Lübabe pişman oluyor

 Ebu Lübabe'nin çoluk çocuğu ve malları Beni Kurayza yurdunda idi. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz Ebu Lübabe'yi çağırdı ve buyurdu ki:
— Yahûdilerin yanına git! Onlar Evsliler arasından seni istediler.

 Hz. Resulullah Efendimiz ayrıca Ebu Lübabe'ye, onların yanına vardığında nasıl davranacağını da gösterdi. Ebû Lübabe yanlarına varınca, onu karşıladılar. Kadınlar ve çocuklar ağlaşarak, kendilerine acındırmaya çalışarak yardım bekliyorlardı. Yahudiler, Ebû Lübabe'ye dediler ki:
— Ey Ebû Lübabe! Muhasara bizi mahvetti. Muhammed (aleyhisselam) müsaade etse de buradan çıkıp Şam'a veya Hayber'e gitsek, bizim çarpışmaya gücümüz yok. Ey Ebû Lübabe, biz teslim olursak bize ne yapılacak? Bize teslim olmayı tavsiye eder misin?

 Ebu Lübabe de şöyle cevap verdi:
— Evet, teslim olmanızı tavsiye ederim. (Böyle söylerken elini boğazına götürerek, teslim olurlarsa boğazlarının kesileceğini ifade eden bir işaret yapmıştı.)

Ebu Lübabe diyor ki:
— Vallahi onların yanından henüz ayrılmamıştım ki, bu hareketimle, Allaha ve Resulüne karşı iyi bir iş yapmadığımı anlamıştım.

 Ebu Lübabe, salahiyetli olmadığı veya gizli kalması gereken bir şeyi açığa vurmuştu. Fakat artık iş işten geçmişti.

Allahu Teâlâ kalbimi biliyor

 Ebu Lübabe bu duruma çok üzüldü, çok pişman oldu. Gözlerinden akan yaşlar sakalını ıslattı. Kalenin arkasından bulduğu bir yolla, doğru Medine'ye gidip Mescid-i Nebevi’ye girdi. Kendisini direğe bağlattı.
“Allahu Teala kalbimi biliyor. Bana hakiki bir tövbe ihsan edinceye kadar vallahi ben Rasulullah’ın yüzüne de bakamam. Allahu Teâlâ işlediğim günahtan tövbemi kabul etmedikçe bu yerimden ayrılmayacağım” diye yemin etti.

 Ebu Lübabe'nin düştüğü bu hata ile ilgili olarak şu mealdeki ayeti kerime nazil oldu: “Ey iman edenler, Allah’a ve Rasûlüne hainlik etmeyin. Bile bile aranızdaki emanetlere de hainlik etmeyin.” (Enfal; 27)

 Ebu Lübabe, Rasulullah’ın muhterem hanımlarından Ümm-i Seleme'nin Mescid-i Nebeviye açılan kapısı önündeki direğe kendisini bağlatmıştı. Hava bir hayli sıcaktı. Bir hafta hiçbir şey yemeyip takatsizlikten kulakları işitemeyecek hale gelmişti.

 Ebu Lübabe, yaptığına pişman olup kendini direğe bağlattığı sırada, Müslümanlar onun bu halinden habersiz, Yahudilerin kalesinden dönmesini bekliyorlardı. Aradan uzun bir zaman geçmesine rağmen Ebu Lübabe dönmedi. Nihayet durumdan haberdar olunup Rasulullaha arz edildi. Peygamber Efendimiz buyurdu ki: “Eğer doğruca yanıma gelseydi, bağışlanmasını Allahu Teâlâ’dan dilerdim. Mademki, o kendisini bağlatmış, artık Allahu Teâlâ tevbesini kabul edinceye kadar, onu bulunduğu yerde bırakırım.”

Ebu Lübabe bu şekilde direğe bağlı olarak altı gece kaldı. Her namaz vaktinde hanımı tarafından bağları çözülür, namazını kıldıktan sonra, tekrar direğe bağlanırdı.

Müjdeleyeyim mi?

 Peygamber aleyhissalatu vesselam Efendimiz, Ümm-i Seleme'nin odasında idi. O sırada, Ebû Lübabe'nin tevbesinin kabul olduğuna dair ayet-i kerime nazil oldu. Ayet-i kerimede mealen buyruldu ki: “Onlardan diğer bir kısmı da günahlarını itiraf ettiler ve önce yapmış oldukları iyi bir ameli sonradan yaptıkları başka bir kötü amel ile karıştırdılar. Olur ki Allah, onların tevbelerini kabul eder. Çünkü Allah, Gafurdur, çok bağışlayıcıdır, Rahimdir.” (Tevbe; 102)

 Ümm-i Seleme radıyallahu anha validemiz, seher vakti Peygamber Efendimizin güldüğünü işitince sordu:
— Niçin gülüyorsunuz ya Rasulallah!
— Ebû Lübabe'nin tevbesi kabul olundu.
— Müjdeleyeyim mi ya Rasûlallah?
— Olur! Müjdelemek istiyorsan, müjdele!

 Bu haberi duyan herkes, iplerini çözüp salıvermek için Ebû Lübabe'ye doğru koştular. Ebû Lübabe bunu kabul etmedi. Dedi ki:
— Vallahi Rasulullah Efendimiz bizzat eliyle beni bırakmadıkça buradan ayrılmam. Peygamber Efendimiz de namaza giderken, uğrayıp salıverdiler.

 Ebû Lübabe direğe ince, sağlam bir iple bağlanmıştı. Onun için ip, iki kolunu kesmişti. Uzun zaman bu kesikler geçmedi, izi kollarında kaldı.

Ebû Lübabe Hazretleri bu hadise ile ilgili olarak şöyle anlatır: “Beni Kurayza Yahudilerini kuşatmıştık. O zaman bir rüya gördüm. Şöyle idi: Kurayza Yahudileri, çok pis kokan bir kara balçık haline gelmişler! Onlardan uzaklaşma imkânım da yoktu. Az kalsın, onların o kötü kokularından ölecektim. Sonra, akan bir nehir gördüm, onda yıkandım. Tertemiz oldum. Güzel bir koku da süründüm. Rüyamı Hz. Ebu Bekir'e anlattım. O rüyamı şöyle tabir etti: ‘Dilin tutulacak, çok sıkıntılı bir işe gireceksin. Fakat kurtulacaksın.’ Direkte bağlı olduğum zaman, Ebu Bekir'in sözü aklıma geldi. Tevbemin kabul olacağına dair ayet ineceğini ümit etmiştim.”

Ebu Lübabe bu günahın işlendiği, Beni Kurayza yurduna dönmek istiyordu. Hâlbuki Allah ve Rasulüne karşı günah işlediği bu memlekete bir daha hiç girmeyeceğine dair yemin de etmişti. Durumu Rasulullaha arz etti. Allah ve Resulü uğrunda, bütün malını bile verebileceğini söyledi.
 Resulullah Efendimiz buyurdu ki:
— Malının üçte birini vermek senin kefaretine yeter.

 Hz. Ebû Lübabe, malının üçte birini ayırıp verilmesi gerekli kimselere dağıttı. Ondan sonra, vefat edinceye kadar kendisinden hayırdan başka bir şey görülmediği bildirilmiştir.

 Bugün Medine-i Münevvere’de Ebu Lübabe’nin kendisini bağladığı direğin yerinde taştan bir sütun olup üzerine, “Ebu Lübabe” ismi yazılmıştır.



GÜLİSTAN

  
1448 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın